23 Eylül 2012 Pazar

Yeni Anayasa, Yeşil Anayasa


Devlet-İnsan-Doğa



Artık herkes doğanın git gide bozulduğunun ve bu durumun canlılar açısından ne derece tehdit edici olduğunun farkında. Bu farkındalığı “bir şeyler yapmak lazım” düşüncesinden, eylem boyutuna geçiren çeşitli kişi, oluşum, kurum ve örgütler var; onlar iyi ki de var!

Örneğin; çevre aktivistlerinden, hukukçulardan, milletvekilleri ve akademisyenlerden oluşan 40 kişilik bir grup, “Ekolojik Anayasa Girişimi”ni başlatarak, hazırladıkları ve doğanın haklarını da içeren taslak öneri anayasa madde ve gerekçelerini, Meclis’te anayasa komisyonuna sunarak, yeni yapılacak anayasada bu maddelerin de yer alması yönünde talepleri iletmiş oldular.

Mevcut Anayasamızda,

MADDE 56- Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.

Hükmü ile, çevreye ilişkin sınırlı bir düzenleme yapılmakta ve bu düzenleme elbette ki, ihtiyacı karşılamamaktadır.

Ekolojik Anayasa Girişimi’nin hazırladığı ekolojik anayasa taslak maddeleri ve gerekçelerine buradan ulaşabilirsiniz.

Özetle Girişim, mevcut anayasalardaki düzenlemelerin devlet ve insan (vatandaş) arasındaki ilişkileri düzenlediğini, halbuki doğanın bir kaynak olarak değil bir varlık olarak ve anayasa hükümlerinde bir üçüncü unsur olarak var olması gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü doğa direkt olarak insanı etkiliyor ve bu yüzden de anayasada yer olması bir zaruret. Doğanın korunması lazım ki insan  faktörü korunmuş olsun anlayışı hakim bu düşüncede. Girişimin temsilcileri komisyona sundukları önerilerde temel olarak anayasanın, doğaya hükmetmeye çalışan insanı değil, doğayı hak öznesi olarak tanıması gerektiğini ifade ediyor. Ekolojik Anayasa, dünyayı gelecek kuşaklardan emanet alındığı bilinciyle, doğayla uyum içinde yaşamanın esas alındığı; su, hava, gen, tohum gibi doğal unsurlar için doğal kaynak değil doğal varlık nitelendirmesinin benimsendiği, doğada olası zararlara yol açabilecek faaliyetlerde ihtiyatlılık ilkesinin benimsendiği, kamu yararında doğal dengelerin gözetildiği, yabani ve evcil hayvan haklarının güvence altına alındığı, sağlıklı su ve gıdaya ulaşım hakkının benimsendiği hukuksal düzenlemeler öneriyor ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın herkesin en temel yaşam hakkı olduğunu savunuyor.

 Dünyada ilk çevreci (doğanın haklarını tanıyan) anayasa Bolivya ve Ekvador’da yapılmış. Bugün ülkeler yavaş yavaş, doğanın korunmasına dair hükümleri anayasalarına eklemeye başladılar. Örneğin Avrupa’da Almanya, Fransa ve Yunanistan bu konuda başı çeken ülkeler.

Darısı “yalnız ve güzel” ülkemin başına, diyeceğim .. inşallah bizim ülkemizde de öyle günler gelsin ki, yasa yapıcılar sadece “insan” yararına olan düzenlemeler yapsın!!!




16 Eylül 2012 Pazar

Yeşil "Domuzcuk"lar


Dünkü Hürriyet gazetesinde yer alan bir haber beni çok güldürdü. Amerika’da trafik cezası alan bir sürücü, 137 dolarlık cezayı, origamiyle (Japon kağıt katlama sanatı) domuzcuk şekline getirdiği 1’er dolarlık banknotlarla ödemiş!

Önce cezayı bu şekilde kabul etmeyen ve domuzcuk haline getirdiği dolarları açmasını isteyen polis, adamın ödeme şeklinin yasal olduğunu belirtmesinin ardından gelen polis amirinin gülerek domuzları açmasıyla  cezayı bu şekilde ödemiş oldu.
  



Bu yüksek ironiye sahip kişiyi kutlamamak elde değil! Zira Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde polise domuz (pig-bacon) denirmiş ve çocuklar polis gördüklerinde
(I smell bacon in the air-havada domuz kokusu var) diye bir şarkı mırıldanırlarmış..Süper bir ironi !

Bu haber niye mi bu blogda yer aldı?

Biliyorsunuz Amerikan Dolarının informal ismi “yeşil”dir. Her ne kadar başka bir “yeşil”den konuşuyor olsak da, Yeşil bizim ilgi alanımızda J

Bu Ne, Bu ? QR KOD!



Son zamanlarda basılı mecrada oldukça sık yer almaya başladı. Çoğunlukla reklamlarda ve seyahat ilanlarında yer alıyor, genellikle kare şeklinde beyaz fon üzerinde siyah motiflerden oluşuyor. Bu işaret yani QR Kod (Quick Response-Çabuk Tepki), bir nevi barkod ve tanıtımı yapılmak istenen ürün ya da hizmetle ilgili bilgiler içeriyor. Bu bilgiler, sadece bir web sitesine yönlenme olabileceği gibi, o ürün ya da hizmetin detayları gibi daha fazla içerikte olabiliyor. Burada kritik nokta, nerdeyse her elde mevcut akıllı telefonlar ya da mobil cihazlara yüklenen basit bir program yardımıyla, o kodların okutulması ve bilgiye anında erişim! Mobil cihazların ekranının koda teması ile (üstelik de herhangi bir yönden, nasıl tuttuğunuz fark etmez) ekranda ürünle ilgili dataylara anında ulaşıyorsunuz.

Örneğin aşağıda www.totsandmore.com.tr web adresimizin içerik olarak yüklendiği QR kodu görüyorsunuz. Bunu okuyan programın yer aldığı (buradan yükleyebilirsiniz) telefonunuzu koda temas ettirdiğinizde, bu siteye yönlenme olacak; ekrana hiçbir şey yazmanıza gerek olmadan!


Bu kod kullanılarak yapılabilecek bazı uygulamalardan örnekler aşağıda [1]:


- QR Kod ile web sitenizin tanıtımını yapabilirsiniz
- QR Kod ile sesli arama yapabilirsiniz
- QR Kod ile SMS gönderebilirsiniz
- E-posta gönderebilirsiniz
- Kartvizitinizin üzerine QR Kod basabilirsiniz
- T-shirt üzerine QR Kod basabilirsiniz
- Bir indirim kuponunun üzerine QR Kod basabilirsiniz
- Bir süpermarkette alışveriş sepetinin üzeri QR kod reklam mecraı olarak kullanılabilir
- Facebook sayfanızı tanıtabilirsiniz (QR Kod içeriği 'beni ekle' linki olabilir)
- Kişisel bilgilerinizi içeren QR Kod şeklinde bir dövme yaptırabilirsiniz (Facebook sayfanıza veya bir web sitesine link)
- Gayrimenkul sektöründe emlak verilerini içeren bir açılış sayfasına ulaşmak için gayrimenkul piyasasında kullanın. Potansiyel müşterileriniz QR kodu tarayıp ilgili emlak sayfasına ulaşacaklardır.
- Ürün / kampanya sayfasına link olarak herhangi bir reklamda kullanın (tv, dergi, billboard).
- Sıfır veya 2.el otomobil piyasasında da QR kod kullanılabilir. Potansiyel müşterileriniz örneğin vasıtanın ön camındaki QR Kodu taramak suretiyle araçla ilgili tüm bilgilere (model yılı, fiyat, motor hacmi, kilometre, yakıt sarfiyatı) ulaşabilirler.
- Wi-fi şifre bilgilerinin otomatik olarak alınması (Örneğin Starbucks'a girdiğinizde Starbucks tarafından hazırlanmış QR Kod taranıp otomatik olarak o Starbucks Cafe'nin Wi-fi ağına bağlanılabilir.
- Müze / etkinlik biletleri üzerine basılabilir
- Hava yollarının boarding pass kartları üzerine, ya da bagaj takibi yapılmak üzere bagaj etiketlerine basılabilir.
- Google Maps adresine bağlamak için kullanılabilir
- QR kod bir şarap şişesinin üzerine basılarak tüketici; şarabın tarihi, bağı, üzümün yolculuğu ve şarabın içim özelliklerini anlatan bir videoya anında erişim sağlayabilir.
- Sinemalar film afişlerinde QR kod kullanarak izleyicilerin film hakkında yorum ve görüşler içeren web sitelerine bağlanmasını sağlayabilirler.
- Restoranlar yemekler hakkında müşterilerinin yorumlarını içeren bilgilere ulaşmaları için QR Kod kullabilirler.
- Sokak tabelalarında kullanıldığında QR Kod bulunulan mahalleyi gösteren bir Google Haritası açabilir.
- QR Kod taranarak bir kitapla ilgili olarak doğrudan kitabı satan bir online kitabevine gidilebilir.
- QR Kod taranarak bir ankete doğrudan katılım sağlanabilir.
- QR kodu taranarak turistler herhangi bir şehir için gezi ve turizm ipuçları elde edebilir, yardım alabilir.

.. ve daha aklınıza gelebilecek her tür şey için QR Kod kullanabilirsiniz.


Benim burada aklıma gelen, kendi sektörümüzle ilgili şu oldu : Organik pamuktan üretilmiş tekstil ürünleri, GOTS’a göre (Global Organic Textile Standards)  denetimden geçiyor ve sertifikalandırılıyor, biliyorsunuz. Bu GOTS Standartları da ürünlerin geriye dönük olarak takibini zorunlu kılıyor. Yani ürünün üretildiği pamuk hangi tarladan çıkmış, nerde iplik haline gelmiş ve nerde dokunmuş ve nihayetinde nerde son ürün haline gelmiş, hepsi geriye dönük olarak belli ve kayıt altında. Eğer ürün etiketlerinde QR kod kullanılır ve bu bilgiler yüklenirse, tüketici ürünle ilgili detay bilgilere ve sertifikalara da anında ulaşır ve ürünlerin güvenilirliği artar. Belki de denetim standartlarına eklenir bu uygulama. Tüketicinin güvenini sağlayacağı kesin!

Şimdi herhangi bir ürün ya da uygulamaya QR kod eklemek isterseniz şurdan yapabilirsiniz.

Bu gelişmeler, hem hayatı kolaylaştırıyor, hem teknolojinin gideceği yer olarak kaygılandırıyor. Gelecekte insanların da meta gibi kodlanarak takip edilmesi hadisesi bir bilim kurgu filmi senaryosu olarak kalsa keşke!



[1] http://www.qrkod.cc/QR-Kod-Nedir-/qr-kod-nedir-.html

12 Eylül 2012 Çarşamba

Tots and More UNNADO'da!



% 40'a varan indirimli fiyatlarla bu hafta Unnado'dayız. Kaçırmayın!

Yeşil Ekonomi : Kurt Mu? Kurtarıcı Mı?





Yeşil ekonomi, yeşil ekonomi… Nedir bu yeşil ekonomi?

Yeşil ekonomi, yeni ekonomi anlayışıdır. Özetle de klasik iktisadın temellerine insan ve doğa faktörlerinin de esaslı bir şekilde eklenmesidir. İnsan ve doğanın değerinin bilinmesi, kıt doğal kaynakların, insan refahının yükseltilip yoksulluğun azaltılmasında efektif ve optimal kullanılması bu yeni ekonomik anlayışın temelidir.

Konuyla ilgili biraz teknik bilgi topladık :


Yeşil Ekonomi, 2008 global krizinin ardından mevcut iktisadi sisteme alternatif olarak önerilen bir iktisadi sistem. İktisadın temel amacı insan refahını arttırmak ve neo klasik iktisadın dayandığı temel de, insan refahının artması için gelirin artması gerektiğidir. Oysa “yeşil ekonomi” refahın, gelirin artması yanında “sosyal” ve “ekolojik” boyutlarının da olduğunu söyler.[1] Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) yeşil ekonomiyi, “çevresel riskleri ve ekolojik kıtlığı azaltırken insan refahının ve sosyal eşitliğin iyileştirilmesi” olarak tanımlamaktadır. UNEP; “Yeşil Ekonomi” kavramını; tekrarlanan enerji, iklim, çevre, gıda ve finans krizlerinin sebebinin “sermayenin aşırı ölçüde yanlış tahsis edilmesi” olduğu argümanına dayanarak geliştirmiştir.[2]

Bir kurtarıcı gibi görülen yeşil ekonomi, sürdürülebilir kalkınma kavramının tartışıldığı Birleşmiş Milletler ‘in 1992 yılında Rio’da yapılan Çevre ve Kalkınma Konferansı’ndan tam 20 yıl sonra 2012 Haziran’ında aynı yerde ve aynı toplantının gündemiydi. Toplantının sonuç metninde yeşil ekonomi, sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun azaltılması kavramlarıyla birlikte değerlendirilmekte ve hedef, kalkınmanın daimiliği, yoksulluğun azaltılması ve ekosistemin korunması olarak belirlenmektedir. Sürdürülebilir kalkınmada her ülkenin farklı yöntem, yaklaşım ve metodlarının olabileceği belirtilerek belli bir esneklik de sağlanmıştır[3].

Tanımlardan da gördüğünüz gibi, hep insan ve çevre odaklı ifadeler ve bu kısmı insanı umutlandırıyor. Ancak aşağıdaki esaslı eleştiri de hepimizin kafasını karıştırıyor :

“’Yeşil ekonomi’ mi dediniz? Bu, sömürgeciliğin yalnızca yeni bir biçimi.”

Bu sözleri Bolivya devlet başkanı Evo Morales, Rio Zirvesi’nde söylüyor!

“Kuzey ülkeleri çılgınca, âlem yaparcasına her şeyi tahrip ederek zenginleşiyorlar, sonra da güney ülkelerine dönüyorlar ve onları dikkatli olmaya davet ediyorlar. Çevresel bahaneleri kullanarak bizlerin ulusal politikalarını yargılamak ve yönlendirmek istiyorlar.”

Belki de haklı. Belki de bu yeni kavram, sadece kemikleşmiş sorunları “yeşile boyama” ve bu şekilde örtbas etme çabası.




Bugün dünyada 1 milyarın üzerinde AÇ insan var (FAO –Dünya Tarım Teşkilatı verileri) ve sürdürülebilir kalkınmayı önerenler, o 1 milyar insanı AÇ bırakacak kadar ÇOK tıkınanlar, tüketenler!





9 Eylül 2012 Pazar

Organik Anneye Pratik Bir Öneri



Sevgili yediğine içtiğine dikkat eden anneler … Kış hazırlıkları başladı mı? Turşular, reçeller, konserveler yapıldı, mevsim sebzeleri dipfrize kaldırıldı mı? Bizi takip edenler sanırım bu faaliyetleri es geçmiyordur. Ailesine sağlıklı yiyecekler yedirme çabaları, organik anneler için manevi olarak oldukça tatmin edici, mutlu edici ve nostaljiktir… veeee asla yormaz. J

Geçenlerde rastladığım ve benim oldukça hoşuma giden bir fikri sizlerle paylaşmak istiyorum. Yemeklerinizde ve soslarınızda kullandığınız o güzel aromalı bitkiler, biliyorsunuz taze olarak fazla muhafaza edilemiyor. Kopartıldığında fazla uzun ömürlü olmuyor. Her zaman taze bulundurmak da pek mümkün olamıyor. Halbuki örneğin et pişirirken, kuru biberiye yerine missss gibi taze biberiye koymanın yerini ne tutabilir? Ya da salatanıza eklediğiniz o taze kekiğin burnunuza ve ruhunuza bayram ettiren kokusu ve lezzetini kuru kekikte bulabilir misiniz?

O zaman ne yapıyoruz? Aşağıda resimde çok açık görebileceğiniz gibi; taze baharat/bitkileri alıp, yıkayıp kurutup (buradaki kurutma suyunun süzülmesi anlamında) buz kalıplarına koyup üzerine de zeytinyağı ekliyor ve dondurucuda saklıyoruz. Ne zaman ki kullanmamız lazım geldi, ihtiyacımız kadarını çıkartıp kalıbından yemeklerimizde kullanıyoruz!



  
Ben bayıldım, umarım siz de beğenirsiniz!

Hayatımızdaki güzel kokuların daim olması ve hep neşe getirmesi dileğiyle, sevgiler.

7 Eylül 2012 Cuma

Organik ve El Yapımı Oyuncaklar Tots and More'da!





Oyuncak konusu önemli!

Özellikle bebeklerde oyuncakları ağıza götürme alışkanlığı oldukça fazla. Bu durumda oyuncağın hazırlandığı materyalin sağlığa zararlı içerikte olmamasının önemi büyük.
Pebble organik oyuncakları ile bebeğiniz ilk günlerinden itibaren güvenle oynayabilir.
Control Union (CU) Sertifikalı %100 Organik pamuk ipliği ile üretilmiş bu oyuncakların içi polyester malzeme ile doludur ve 30 derecede makinada yıkanabilir.                 
       
Pebble organik oyuncaklarının hepsi Bangladeşli kadınların el emeği ürünleridir. Hathay Bunano, kırsal kesimde yaşayan Bangladeşli kadınların adil ticaret (fair trade) esasında kazanç sağlamalarına olanak veren sosyal bir organizasyondur. Böylece Bangladeşli kadınlar bebeklerinden ve çocuklarından ayrı kalmadan çalışarak para kazanırlar, ekonomik açıdan ailelerine destek olurlar. Siz de yapmış olduğunuz bu alışverişinizle dünyada yoksullukla mücadeleye destek oluyorsunuz.

Toplam 6 çeşit organik ve 10 çeşit de Oekotex Standart 100'e uygun (tekstilde zararlı 100 kimyasalın kullanılmadan üretilmiş olduğunu belgeleyen standart) toplam 16 çeşit birbirinden güzel yumuşak oyuncaklar ile hem sizin içiniz rahat etsin hem  çocuklarınız sevinsin.

Hepsi ve daha fazlası www.totsandmore.com.tr 'de!


5 Eylül 2012 Çarşamba

Bebeklerde Organik Giysi : İhtiyaç mı? Lüks mü?







Bizim bloğumuzun isim annesi “Tots&More” biliyorsunuz bir organik bebek giysisi markası. Daha önce yola çıkış hikayemizden bahsetmiştik. Dolayısıyla bebeklerde organik giysi ihtiyaç mı lüks mü sorusunun cevabı bizim açımızdan çok açık ve net : İhtiyaç hem de zorunlu ve elzem !

Çünkü…

Pamuk, bugün dünyada tekstilde en fazla kullanılan elyaf ve yine pamuk, üretim esnasında en fazla kimyasal maddeyi tüketen hammadde. Geleneksel yöntemlerle üretilmiş pamuktan mamül ürünlerde kullanılan kimyasal maddelerin insan sağlığını ne derece tehdit ettiğini artık bilmeyen yok. Rahatlığı sebebiyle özellikle iç giyimde ve özellikle bebek ve çocuk kıyafetlerinde çokça kullanılan pamuk aslında hiç masum değil! Hal böyle olunca, organik pamuk kullanılarak üretilmiş giysiler bu tehlikeyi bertaraf etmekte önemli bir adım.

Bebeklerin, ince olmasından dolayı ciltlerinin hassasiyetini destekleyecek yumuşacık ve kimyasaldan uzak organik giysiler, bebekleri olası cilt problemlerinden korur ve organik pamuğun yumuşaklığında kendilerini rahat hissetmelerini sağlar. En önemlisi de geleneksel yöntemle yetiştirilen pamuktaki sağlığı tehdit eden zararlı kimyasal maddelerden uzak ve koruma altında olurlar.

Bu soruya uzman görüşleriyle yanıt vermek sanırım en doğrusu. O halde buyurunuz :

  • Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahattin Kovancı, zirai ilaçların, kurallara uygun kullanımında bile zararlı etkileri olabileceğine dikkat çekerek, çiftçilerin yanlış ilaç kullanmalarıyla bu etkilerin arttığını ve soframızdaki zehirli sebzelerin kanser, gen mutasyonu, üreme bozuklukları gibi pek çok hastalığa neden olabileceğini söylüyor.

  • Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Nihan Hilal Sorguç, bebek giysilerinin üretildiği materyalin büyük önem taşıdığını vurgulayarak, yüzde yüz pamuk, organik pamuk veya bambudan üretilenlerin tercih edilmesini önerdi. Sorguç, şunları kaydetti:

    ''Aileler bebekleri için her şeyin en iyisini istediklerinden, organik bebek kıyafetleri gittikçe artan bir yaygınlıkta kullanılmaya başlandı. Pamuğun geleneksel yöntemle yetiştirilmesinde kullanılan tarım ilaçlarının birçoğunun artık kanserojen olduğu biliniyor. Bu giysilerin üretimi aşamasında kullanılan ağartıcı, yumuşatıcı, petrol ürünleri ve koruyucular da kimyasal madde ve ağır metal içeriyor. Üstelik defalarca yıkansa bile bunların giysilerden çıkıp çıkmadığı bilinmiyor. Ciltleri daha ince, bağışıklık sistemleri zayıf olduğu bilinen bebeklerin toksin yüküyle baş başa bırakılmaması gerekir. Giderek yaygınlaşan organik giysiler biraz daha pahalı olabilir, ancak bebekler için kesinlikle daha güvenlidir. Bebeklere bambu giysiler de gönül rahatlığıyla giydirilebilir. Özellikle yumuşacık olmaları ve emiciliklerinin yüksek olması tercih nedenidir.

  • International Hospital Çocuk Alerjisi Uzmanı Doç. Dr. Feyzullah Çetinkaya, organik pamuğun, toprağa hiçbir kimyasal madde katılmadan üretildiği için zararlı kimyasal maddeleri içermediğini belirterek annelere önerilerini şöyle sıralıyor : Normal bir yetişkinin derisi doğal olmayan maddelerden üretilen giysilerden zedelenmediği halde, birçok yabancı maddeyi ve mikrobu geçirmeme özelliliğine de sahip. Buna karşılık yeni doğan bebeğinizin vücut savunma sistemi tam gelişmemiş olduğundan, zararlı maddeleri tam durduramaz. Özellikle derinin kıvrım yerleri, koltuk altı ve bacak arası gibi yerlerden, derideki maddelerin (buna ilaçlarda da dahildir) emilimi fazladır. Bebeğinizin savunma sisteminin ve derisinin erişkinlerdeki düzeye ulaşması yıllar içinde olur. Bundan dolayı deriden geçebilecek kimyasal maddeler kanında ve dokularında birikebilir. Biriken bu maddeler, zaman içinde bebeğinizde basit deri alerjilerinden, çok ciddi hastalıklara kadar değişen sağlık sorunlarına yol açabilir. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda organik giysiler giydirmeyi tercih etmelisiniz. 

Bu ve buna benzer görüşleri arttırmak mümkün. Basit bir google’lama işlemiyle bunu sağlayabiliriz. Sonuç bebeklerde organik giysinin elzem bir ihtiyaç olduğuna varıyor ancak bu bilincin annelerde oluşması da zaman alacak gibi.

Yeni soru şu : Konuyu ihmal edip görmezden mi gelmeli, yoksa ne olursa olsun biraz daha para verip, ya da örneğin 5 yerine 3 adet body alıp çocuklarımız için sağlıklı bir yaşamın yolunu mu açmalı?

Tercih siz sevgili annelerin!